Denizci Kitaplığı

Türk Denizciliğinin Belleği

Denizaltılar Ve Geleceğin Sualtı Harp Konseptleri

Denizaltılar Ve Geleceğin Sualtı Harp Konseptleri

Denizaltılar Ve Geleceğin Sualtı Harp Konseptleri

Ortak Çalışma Eseri

Thinktech – STM Teknolojik Düşünce Merkezi Yayını – Araştırma Raporu

13 Sayfa

2021

(görsel ve bilgi: thinktech.stm.com.tr)

Kitap Hakkında

GİRİŞ

Günümüzün küreselleşen dünyasında, deniz ve okyanus sularının altındaki sualtı gücü gün geçtikçe daha stratejik bir hale gelmektedir. Denizaltı, bugüne kadar icat edilmiş en güçlü tekil askeri donanımlarından biridir. Bazı görüşlere göre uçak gemilerinin ardından en gelişmiş ve en güçlü savaş aracı olarak anılan denizaltılar, uzak mesafelerdeki deniz ve kara hedeflerine saldırı imkanı vermektedir. Modern saldırı denizaltıları çok sayıda balistik veya nükleer füze fırlatabilmekte, düşman suüstü gemilerini ve denizaltılarını bertaraf edebilmekte ve özel kuvvetler operasyonlarında cephe gerisine erişime yardımcı olabilmektedir.

Denizaltılar, donanmaların stratejik düşüncesinde giderek daha fazla yer almaktadır. Halen dünya donanmalarında 451 denizaltı hizmet vermektedir. Bunlara gelecek 10-15 yıl içinde onlarcası eklenecektir. 10 yıl önceye kadar dikkate alınacak denizaltı filoları bulunmayan Avusturalya, Brezilya, Güney Kore, Hindistan, Pakistan, Malezya, Vietnam, Endonezya, Singapur ve Norveç gibi ülkeler denizaltı platformlarına büyük yatırımlar yapmaktadır. Global gemi inşa sektöründe halen toplam 69.3 milyar dolarlık denizaltı inşa projesi devam etmektedir.

Dünyada sualtı savaş platformlarına artan ilginin sebebi, mevcut filoların yaşlanmasının yanı sıra dünyada
yeni güç odaklarının ve tehditlerin belirmesidir. Bu araçlar, donanmalara, düşman güçlere karşı denizlerde hâkimiyet kazandırmaktadır. Bu yüzden günümüzde gelişmiş kabiliyetli denizaltılar ve tamamlayıcı silah ve cihazların geliştirilmesi için büyük miktarda yatırım gerçekleştirilmektedir. Ancak sualtı savaş platformlarına yapılan yatırımlar uzun soluklu projelerdir. Bugün bir denizaltının tasarımından teslimine kadar en az 10 yıl gerekmektedir.

Mevcut tasarımlar üzerinden varyasyonlar geliştirmek yerine tamamen özgün tasarım bir denizaltı üretmek için gereken süre bunun çok üzerindedir. Bu gerçeğe rağmen yapılan yatırımlar, önümüzdeki 50 yılda sualtı savaş teknolojisinde köklü değişikler olacağını göstermektedir. Ancak sualtı savaş teknolojisinin gelecekte nasıl değişeceğini anlamak için, denizaltı teknolojisinin geçen 100 yılda nasıl değiştiğine bakmakta fayda vardır.

Birinci Dünya Savaşı’nın kaderini etkileyen, İkinci Dünya Savaşı’nda kritik önem kazanan denizaltılar, Soğuk Savaş boyunca kilit rol oynamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda çok sayıda ülke denizaltıları çoğunlukla sivil gemilere, nadiren de askeri gemilere karşı kullanmışlardır. Bu durum denizaltı savunma harbinin (ASW) ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar denizaltıların da denizaltısavarların da kabiliyet ve kapasiteleri sınırlı gelişme göstermiştir. Yavaş seyreden, dalmış halde en fazla bir, iki gün kalabilen, sadece su yüzeyinde telsiz veya radar iletişimli bu savaş aygıtları için, denizaltıdan çok “sualtında kalabilir gemi (Submersible)” ifadesi tercih edilmektedir.

Savaş alanında tüm zamanının nerede ise tamamını dalmış olarak geçirebilen gerçek denizaltılar ise İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında donanmalara katılmıştır. Denizaltılar tahrik sistemlerine göre “klasik veya konvansiyonel” ve “nükleer denizaltılar” olarak iki grupta ele alınmaktadır. Klasik denizaltılar dizel-elektrik ve bataryalı tahrik sistemlerine sahiptir. Son 20-25 yılda gelişen yakıt pili, Stirling (Dıştan Yanmalı) Makinesi veya MESMA (Stim Çevrimi) gibi havadan bağımsız tahrik sistemleri (HBT) konvansiyonel denizaltıların sualtında kalma sürelerini önemli ölçüde arttırmıştır.

Nükleer güce sahip ülkeler dışında donanmaların büyük bölümü bu tür tahrik sistemli denizaltılara sahiptir. Nükleer güçle çalışan denizaltılar, tahrik gücü için havaya ihtiyaç duymadığından uzun süre derinlerde kalabildikleri için radar veya sonarlara yakalanmamaktadır.

1954’te ABD donanmasına katılan USS Nautilus, nükleer güçle çalışan ilk denizaltı olarak hizmete girmiştir. Nükleer güçlü denizaltılar, mürettebatının su, hava ve konfor ihtiyacını karşılayan yeni sistemlerin de geliştirilmesiyle birlikte, denizde kalış sürelerinin uzamasını sağlamıştır. 1958’de USS Nailitus, Kuzey Kutbu noktasına buzulların altından ulaşan ilk denizaltı olmuş, iki yıl sonra yine ABD’ye ait USS Triton nükleer denizaltısı, su yüzeyine çıkmadan dünya çevresini dolaşabilmiştir.

Soğuk Savaş ilerledikçe, denizaltılar hızla evrim geçirmişlerdir. Denizaltı karinaları (gövde) azami hızı artıracak ve en az akış gürültüsü yaratacak şekilde yeniden tasarlanmış ve damla form yapısı ortaya çıkmıştır.
Denizaltı muhaberesinde uydular da devreye girmiştir. Denizaltıların irtibat üsleriyle bağlantı kurması için su
üstüne veya yüzeye yakın noktalara çıkmalarına gerek kalmamış, çok düşük frekans telsiz kanallarında sinyaller göndererek telsiz ve uydu haberleşme kanallarına erişebilmişlerdir. Yine bu dönemde sensörlerde de gelişmeler sağlanmış, minyatür radar sistemleri ortaya çıkmış, diğer denizaltı ve gemilerin ses izlerinin takibini sağlayan sonarlar geliştirilmiştir. Denizaltıların gürültü seviyeleri yüksek teknolojili kaplamalar, manyetik motor yatakları, 2’li veya 3’lü seviye şok emici sistemler, modüler yapı vb. birçok tekniğin uygulanması ile nerede ise ortam gürültüsü seviyesine düşürülmüş, pasif sonarlar tarafından duyulamaz olmuşlardır. Yine aktif sonar sinyallerini emici kaplamalar, tekne formunda yapılan iyileştirmelerle
denizaltıların aktif sonar sinyallerini çok az yansıtmaları sağlanmıştır.

Berlin Duvarı’nın yıkılması ve soğuk savaşın sona ermesine rağmen sualtı savaş teknolojisinde ilerlemeler
sürmüştür. ABD’nin Virginia sınıfında olduğu gibi nükleer denizaltılar sessizlik seviyesini artırırken, nükleer olmayan denizaltılar “Havadan Bağımsız Tahrik Sistemi-HBT (AirIndependent Propulsion -AIP)” sayesinde sualtı görev sürelerini artırmışlardır. HBT türlerinden Stirling motoru, oksijen gibi bir yakıcı gaza gereksinim duymayacak şekilde, dıştan yanmalı bir motor türüdür. Hidrojen hücreli bir güç üretme sistemi olan Stirling motoru ile denizaltı gibi platformların sualtında daha uzun süreler kalması sağlanmıştır. Depolanmış bir miktar hava karışımı yardımıyla içten yanmalı motorlara oranla çok daha uzun sürelerle ve fazla ısınmadan çalışabilen bir stirling motoru, denizaltının hareket etmesi ve diğer sistemlerinin çalışması için gerekli olan gücü, güç üretecine hareket enerjisi yoluyla sağlamaktadır. Bu motor sistemi denizaltıların çok sessiz
hareket etmesini de sağlamaktadır. Bu nedenle bu denizaltılara “Hayalet Denizaltı” denilmektedir. Benzer şekilde sessiz çalışan diğer bir HBT sistemi ise Yakıt Pili olarak bilinen “PEM- Proton Exchange Membrane” tahrik sistemidir. Denizaltıda depolanan hidrojen ve oksijenin bir yakıt pili hücresinde çarpıştırılması ile elde edilen elektrik enerjisi, hem denizaltının pervanesini çeviren ana elektrik motorunu beslemekte, hem yardımcı sistemlere enerji sağlamakta hem de denizaltının bataryalarında depolanabilmektedir. Yakıt Pili HBT teknolojisinde en önemli konu yanıcı Oksijen gazı ile patlayıcı Hidrojen gazını güvenli bir şekilde depolamak ve sistemi sürekli kontrol altında tutacak güvenilir bir izleme ve kontrol sistemine sahip olmaktır. HBT sistemlerine paralel olarak süratle gelişen yeni batarya teknolojilerinin denizaltılara uygulanması çalışmaları sonucunda Lityum İyon bataryaların denizaltılarda kullanımı aşamasına gelinmiştir.

Nükleer veya HBT, her iki tipteki denizaltılar da artık uzun menzile ve sesten hızlı gemisavar seyir füzelerine
(ASCM) sahip olan platformlar durumuna gelmiştir. Bu füzeler gemi hava savunma sistemlerini bertaraf edebilmektedir. Denizaltılar üzerinde organik (gemi bünyesi ile entegre edilmiş) olarak bulundurulabilen insansız denizaltı araçları (UUV) ve uzaktan kumandalı araçlar (ROV) keşif, gözetleme, mayın avlama, taktik saldırının yanı sıra bakım ve tamir hizmetlerinde de yaygın olarak kullanılmaktadır.

Teknolojik gelişmelerin bundan sonra da denizaltının harekâtını kısıtlayan unsurların tamamen veya kısmen
ortadan kaldırılmasına yönelik olarak devam edeceği değerlendirilmektedir. Bunlar;

-Sessizlik

-Derinlik

-Şnorkel İhtiyacı

-Elektromanyetik ve Akustik Yansıtma

-Personel Sayısı

-Otomasyonun Güvenirliğidir.

İçindekiler:

1. GİRİŞ

2. DENİZALTI FİLOLARI

2.1. Denizaltı Filolarının Durumu

2.2. 21’inci Yüzyılda Sualtı Savaş PlatformlarI

1)Tahrik Sistemlerinde Geliştirme-İyileştirmeler

2) Sualtı Robotları

3) Sualtı Unsurlarını Bulma ve İmha Etmeye Yönelik Yeni Sualtı Savunma Harbi (ASW) Kabiliyetleri

2.3. 21’inci Yüzyılda Denizaltı Harbi

3. DONANMALARIN YENİ NESİL DENİZALTI VE SUALTI MUHAREBE PLATFORMU PROJELERİ

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ (ABD)

-Stratejik Denizaltı Programı

İNGİLTERE

-Özel Konsept Önerileri

-MOCCA Projesi

-Blackwing ve Awesum

-Echo Ranger

RUSYA FEDERASYONU

-Kıyamet Torpidosu

-Husky

ÇİN HALK CUMHURİYETİ

-Haiyi ve Kexue

FRANSA

-Barracuda Projesi

ALMANYA

JAPONYA

İSVEÇ

HİNDİSTAN

AVUSTRALYA

TÜRKİYE

-STM’nin Denizaltı Faaliyetleri

4.SONUÇ

Bağlantı:

https://thinktech.stm.com.tr/uploads/raporlar/pdf/2510201894636968_stm_denizaltilar_ve_gelecegin_su_alti_harp_konsepti.pdf

Yorumlar

İlk Yorumu Ekle

DENİZCİ KİTAPLIĞI