SONUÇ

XVI. yüzyıl denizde Türkler’in altın çağı olmuştur. Bu çağda herşeyin en iyisi yapılmağa çalışılıyordu.

Türk denizcilerinin en büyüğü Barbaros Hayreddin Paşa, ondan sonra Turgut ve Salih Paşalar gelmektedir.

Konusunda gerçek liderler az yetişir. Onlardan gerektiği gibi yararlanmak gerekir. Onların inşa ettiği sağlam temeller geliştirilmeli, yetenekli olanlar teşvik edilmelidir. Ancak o zaman ülkeler ilerleyebilir. Her alanda araştırma-geliştirme üniteleri oluşturulmalıdır. Gerekli destek fazlasıyla sağlanmalıdır. Engelleyici unsurlar varsa süratle, hemen etkisiz hale getirilmelidir. XVI. yüzyılda da denizciliği engelleyici bir takım olaylar tesbit edilip, etkisiz hale getirilseydi bugün durum çok daha farklı olurdu.

Miras yoluyla ya da nisbeten kolay elde edilen servetin gerçek değeri tam olarak anlaşılmaz. Elden kaçırılması kolaydır. Ancak emekle, mücadeleyle sıfırdan zirveye ulaşıp, servet elde eden bunu kolay kolay elinden çıkaramaz. Çünkü zirveye ne şartlarla geldiğini iyi bilir. XVI. yüzyıl denizcilerimiz de ne şartlarla zirvelere tırmanınışur. Ülkeden denizlere açılmak zorunda bırakılan denizcilerin; başarılarını ülkesine taşıması vatanseverliğin en güzel örneklerindendir. Bülbül’ün altın kafeste de olsa, daldaki yuvasını özlemesi gibi…

Denizcilerimiz gibi, yurt dışına gitmek zorunda kalan yeteneklerimizin ülkeye getirilmesi ve Kazdağlı Salih Reis’in Edremit Körfezinde (yöremizde) heykelinin dikilmesi bir kazanç olacaktır. Ülke hepimizindir.

Türkiyemiz’in Dünyanın en güzel köşelerinden biri olduğuna inanıyorum. Kıymetini bilelim…

Orhan Kudar

1956 Tahtakuşlar Köyü doğumlu. İlkokulu Bozcaada İstiklal Okulunda, orta, lise öğrenimini Edremit Lisesinde yaptı. Balıkesir İşletmecilik ve Turizm Yüksek Okulunu 1980 yılında bitirdi. Muhasebecilik ve bakkalık yaptı. “Tahtakuşlar Köyü Özel Etnografya Galerisi”nin kuruluşunda yardımcı oldu. Köyünde yaşıyor. Evli ve 1 çocuk babasıdır.

-Önsöz 3

-Kazdağı 4

-Denizler – Denizcilik 6

-Korsanlar 8

-Kazdağlı Salih Reis (Paşa) 11

-Sonuç 15

-Kaynakça 16