Yazar: Halikarnas Balıkçısı
Hürriyet Yayınları – Çağdaş Yazarlar
256 Sayfa
Boyut: 11.9 x 19.4
Karton Kapak – 2. Hamur
1.Baskı
1973
Akdeniz’in ebedi gencinin Halikarnas Balıkçı’sının kitaplara girmemiş 38 hikayesini sunuyoruz.
Yazı ve yaşama ustasının hiç güneş batmayan, yosun kokan, karada palmiyeler, denizde süngerler açan dünyasında dolaşacaksınız.
Bu hikayeler size Akdeniz’in sıcaklığından denizinden ses getirecektir.
70 yıldır durmadan yazan, Anadolu’nun güzelliklerini yorulmadan anlatan Halikarnas Balıkçısı bu hikayeleriyle size daha sıcak, daha güçlü, daha yakın gelecektir.
(Arka Kapak)
BİRKAÇ SÖZ
Halikarnas Balıkçısı, duvara not tutar. Torunlarının —Aliye, Cevat, Deniz, Murat, Siren, Kibele ve Derya— boylarını, «Merhaba Apartmanı»ndaki çalışma odasının duvarına renkli kalemlerle işaretler. Böylece, onların zaman içindeki büyümelerini gözlemek ister.
Başka bir örnek: Roman yazmaktadır, diyelim; duvara çeşitli notlar düşer: «Mahmut yaralandı», «Ayşe sevgilisine kaçtı», «Haşmet öldü» vb. gibi. Böylece, kahramanlarının son durumlarını unutmamak; yazdıklarını yeniden okumak zorunda kalmamak ister…
Gelin görün ki, eşi Hatice Hanım, titiz ve temiz bir kadındır. Balıkçının evde bulunmadığı bir sırada, O’nun odasını da boyatıverir. Bir dertlenir ki Balıkçı.
Yaşantısı böyle olan, «Başkalarının çizdiği çizgiden gitmek özgürlüğüme dokunuyor,» diye, çizgili kağıt kullanmayan, 70 yıldır yazan verimli bir yazarın hikâyelerini derlemedeki güçlükten çok ilginçliği belirtmek için aktardık bunları size.
Gazete ve dergilerde çıkmış hikâyelerinin kupürleriyle dolu üç çuval varmış bir zamanlar. Bunlardan ikisi, bodrum katında rutubetten çürümüş. Bir çuvaldaki kupürler, nisbeten okunabilir durumda kalmış, çok şükür.
Hikâyelerinin bazıları eski harflerle, bazıları da değişik yabancı dillerde yazılmış «san yapraklı» defterlere. Bazı hikâyeleri tamamlanmamış. Bazıları, çoğunu kendinin bile unuttuğu takma adlarla yayınlanmış. Bazı hikâyelerini adlarını ya da özlerini değiştirerek çeşitli yerlerde yayınlamış.
Elinizdeki kitap, 3 yıla yaklaşan bir çalışmanın ürünüdür. Hikayeyi buluyor, okuyup tamam olduğunu görüyor; daktilo edip götürüyorsunuz… «Kafam ve zevkim statik değil ki! Bunu değiştirmeliyim!» diyor. Ayni hikayeyi üç kez yazdığı çok oldu.
«Gençlik Denizlerinde»ki hikayeler, 1930’dan bu yana yazılmış ve hiç bir kitabına girmemiş hikayelerinden derlenmiştir Balıkçı’nın. Yazar, 1973’ün başından, kitabın dizgiye verildiği güne kadar, bu hikayeleri gözden geçirmiş, gerekli gördüğü değişiklikleri yapmıştır. önceki kitaplarına —Ege Kıyılarından, Ege’nin Dibi, Gülen Ada, Merhaba Akdeniz, Yaşasın Deniz ve Ege’den— girmemiş hikayelerinden birkaç kitap daha yapılabilir. Derleyen, bu yoldaki çalışmalarını zevkle sürdürmektedir.
«Gençlik Denizlerinde»ki «Barka Reis», «Son Fırtına» daki «Dede Kaptan» ve öteki deniz hikayelerindeki tecrübeli ve babacan denizciler bir bakıma Balıkçının kendidir; hiç değilse yakın dostlarıdır. İlginç bulduğumuz bir olayı aktarmak istiyoruz: Yazar’ı 20 yıla yakın zamandır yakından tanıyan bu satırların yazarı, O’nun ağladığına yalnız bir kez ta-nık olmuştur: Ona «Gençlik Denizlerinde»yi okurken…
Amerika’nın ünlü hikaye dergisi «Short Story International», her yazardan tek hikaye yayınlama geleneğini, yalnız Halikarnas Balıkçısı için bozmuştur. Derginin editörü, Balıkçı’ya yolladığı mektupta: «Bunu yapmış olmaktan gurur duyduk,» diyor.
«Short Story International»da Halikarnas Balıkçısı’mn üç hikayesi yayınlanmıştır: 1964 kış sayısında «Meçhul Askerin Dirilişi», 1965 kış sayısında «Fırıncı’nın Kızı» ve 1965 yaz sayısında «Bir Eşek’in Otobiyografisi».
«Meçhül Askerin Dirilişi», Fairleigh Dickinson University tarafından yayınlanan «The Literary Review»de iki kez basılmıştır. Amerikalı eleştirmenler, bu hikaye için, «Az gelişmiş ülkelerde edebiyatın çok geliştiğini gösteren ilginç bir örnek» deyimini kullanmışlardır.
Halikarnas Balıkçısı, yazılarının başkaları tarafından başka dillere çevrilmesinden pek hoşlanmaz. Böyle bir olayı haber alınca; «Lirizmimi kurutmuş olmasalar bari,» diye hayıflanır. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca vb. yayınlanması istenen yazılarını, kendi, o dillerde yazar. «Kendimi kendim bile tercüme edemiyorum. En iyisi, o dilde yeniden yazmak oluyor.» der.
Fransa’nın ünlü yayın organı L’Astrado‘da çıkan «Altıncı Kıt’a» başlıklı yazısı, kendinin bile ummadığı ölçüde ilgi toplamıştır. Bu yazı yayınlandıktan sonra kendisiyle görüş-meler yapmak üzere Fransa’dan yazarlar, radyo ve televizyon ekipleri gelmiştir.
Bir başka ünlü Fransız dergisi, «Carrefour», Balıkçı’ dan, «Akdeniz’in Ebedi Gençliği» konusunda bir yazı istemişti. Balıkçı: «Derginizde çıkan yazıların 8-10 sayfayı geçmediğini biliyorum. Dilediğiniz kadar kısaltın,» diyerek, 40 sayfalık bir yazı yollamıştı. Derginin editöründen gelen cevabın özeti şöyle: «Yazınızın tek kelimesini çıkarmaya ne kıyabiliriz ne de cesaret edebiliriz. Bir özel sayıda, yazınızın tümünü yayınlama kararındayız.»
Okurlara bir mektup niteliği taşıyan «Birkaç Söz»ü, 85 yaşındaki yazarımızın son çalışmalarını duyurarak bitirelim:
Balıkçı şu sıralar, «Efes» adlı İngilizce bir kitabı bitirdi. «Hey Koca Yurt»u, son derece genişletip tamamlayarak ikinci baskıya hazırlıyor. Bu kitabın sonuna, «Akdeniz’in Ebedi Gençliği» yazısını da ekleyecek. «Hey Koca Yurt»u tamamlayınca, «Anadolu Uluları», «Dünyamızın Başka Bir Dünyadan Görünüşü», «Mersin – İstanbul Postası» gibi kitaplar üzerinde çalışacak.
Hepinize merhaba !..
ŞADAN GÖKOVALI
Yorumlar
İlk Yorumu Ekle