Yazar: Ersan Ergür
ASSAM Yayınları
196 Sayfa
ISBN: 9786254006210
Boyut: 16.0 x 24.0
Karton Kapak – 2. Hamur
2020
(görsel: assam.org.tr, bilgi: kidega.com, babil.com, assam.org.tr)
Yazar: Ersan Ergür
ASSAM Yayınları
196 Sayfa
ISBN: 9786254006210
Boyut: 16.0 x 24.0
Karton Kapak – 2. Hamur
2020
(görsel: assam.org.tr, bilgi: kidega.com, babil.com, assam.org.tr)
GİRİŞ
Uluslararası ilişkilerin realist paradigmanın öngördüğü kurallara göre yürüdüğü, güçlü olanın üstünlük sağlayarak istediğini elde ettiği; gücün ise askeri ve ekonomik güç olduğu bir dünyadayız. Güçlü olan, gücünü gerektiği anda süratle sevk edip kullanabilen ve bunu idame edenler çıkarlarını korumak maksadıyla krizlere müdahale edebilir gerek kendi bölgesinde gerekse kendi sınırlarından çok uzaklara güç aktarımı yaparak bölgesel ve küresel sorunların çözümünde (veya çözülmemesinde) rol oynayabilirler. Geçmişte de günümüzde de güçlü devletlerin ortak özelliği denizci olmaları ve iyi bir deniz gücüne sahip olmalarıdır. Osmanlı Devleti parlak zamanlarında çok güçlü bir donanmaya sahipti. İspanya, Hollanda, Portekiz, İngiltere denizci milletler olarak 15. Yüzyıl ile 20. Yüzyıl arası dünyanın büyük güçleri arasında yer aldılar. Geniş topraklara sahip Rusya kara sınırlarının ötesine geçemedi ve savunmada kaldı. Asırlarca sömürgecilik yapmış olan Fransa ise denizci millet olamadığından büyük güç olamadı. Küresel ve bölgesel aktörler, denizciliğe verdikleri önem derecesinde güçlerini muhafaza edebilirler.
Yüzyılda uçak gemileri devletler için saygınlık ve statü sembolü haline gelmişlerdir. Devletler bu çok maksatlı gemileri, güç aktarımı yapmak, kendi denizleri haricinde varlık göstermek, insani yardım ve afet yardım harekâtı icra etmek, gerektiğinde de çatışmalara girerek üstünlük sağlamak amacıyla kullanmaktadırlar. 20. Yüzyılın başlarında ana muharebe gemileri devletler için nasıl bir sembol ise günümüzde bu görev uçak gemilerine düşmüştür. Daha da ileri giderek 20. Yüzyılın sonunda güçlü olmak veya güçlü görünmek isteyen devletlerin nükleer silahlara sahip olması nasıl önemliyse, bugün de uçak gemisine sahip olmak o derecede önemlidir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimî üyesi ABD, Rusya, Fransa, Çin ve İngiltere’nin en göze çarpan üstünlükleri nükleer silahlara sahip olmalarıydı. Sonradan İsrail, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore kendi nükleer silahlarını geliştirdiler. Ancak Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle bu silahların caydırıcılığı değilse de popülerliği azaldı. Nükleer silaha sahip olma çabaları gösteren İran, Kuzey Kore gibi ülkeler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin girişimleri ile cezalandırıldı; haydut devlet damgasıyla uzun süreli ambargolara maruz kaldılar. Günümüzde de Almanya, Brezilya, Japonya gibi ülkeler nükleer silahları geliştirme ve üretme kapasitesine sahip oldukları halde hem kendi iç politikaların da hem de dış politikada getireceği ağır maliyetlerden kaçınmak için nükleer silah sahibi olmadılar.
Nükleer silahların aksine uçak gemileri için herhangi bir sınırlama mevcut değildir ve BM Güvenlik Konseyi daimî üyelerinin tamamı uçak gemisine sahiptirler. Nükleer silahların yalnızca tahrip edici olmalarının aksine uçak gemileri, askeri görevler dışında insani yardım, kurtarma, tahliye ve benzeri sivil faaliyetlerde de etkinlikle kullanılabilmektedir.
Kısacası Uçak Gemisi yalnızca güç aktaran bir platform değil, taktik, stratejik ve diplomatik bir araç olma özelliğine sahiptir.
Gündemimizin en önemli kavramı Mavi Vatan’dır. Mavi Vatan, 21. Yüzyılda Türkiye’nin geleceğidir. Mavi Vatan’da var olmak ve hakimiyetimizi sürdürmek bir varoluş mücadelesidir. Mücadelenin sürmesi ve kazanılması için ülkemizin çevresindeki denizlerle bu denizlerin komşusu deniz ve okyanuslardaki çıkarlarını koruyup kollamak ve oluşabilecek tehditleri oluşmadan engellemek amacıyla Türkiye güçlü olmak ve gücünü gerektiği yerde ve biçimde kullanmak zorundadır. Bu da elbette sağlam ve dinamik bir deniz gücü ile mümkün olacaktır. Bizi ilgilendiren bölge ve sularda bir olay vuku bulduğunda devletimizi idare edenler “O bölgede hangi unsurlarımız var?” [1] Diye sorabilecek seviyeye gelmemizle mümkündür.
Bu kitabımızın amacı siyasi, ekonomik veya uluslararası ilişkiler temelinden deniz gücünü, stratejisini veya diğer önemli kavramları tartışmaya açmaktan ziyade, belki de üzerinde hiç Türkçe eser verilmemiş bir konu olan Uçak Gemileri hakkında bilgiler vererek bir kaynak oluşturmaktır. Konu ilginç ve Türk araştırmacılar tarafından henüz yeterince ele alınmadığından söylenecek çok söz vardır. Ama en acil olanı, kendi kamuoyumuzda Uçak Gemisi kavramının bilinir hale gelmesine yardımcı olmak ve böyle bir teknoloji devine sahip olmanın milletimiz için ne kadar önemli olduğunu göstermeye çalışmaktır. Bu amaçla bilgileri birincil kaynaklardan elde etmeye gayret ettik. Daha evvel başka ortamlarda kullanılmamış orijinal fotoğrafları sahiplerinden gerekli izinleri alarak kullandık. Kitabın hacminin büyümemesi ve okuyucunun sıkılmaması için konuların ayrıntılarına girmekten kaçındık. Akademik bir tarzda ve bakış açısıyla kaleme almaya çalışarak araştırmacıların ilgi göstermelerini sağlamaya gayret ettik.
Ümidimiz, başka araştırmacıların bu ve benzeri henüz el atılmamış konularda fikir üreterek daha ayrıntılı siyasal ve sosyolojik analizlerini yapmaya başlamaları ve özgün eserler ile akademik çalışmalar kazandırmalarıdır. En büyük eser, Türkiye’nin kendi uçak gemilerine sahip olmasıdır.
[1] Kitap kapağında yer alan B. Clinton’un “Where is the nearest carrier?” sorusuna benzer bir biçimde.
Yorumlar
İlk Yorumu Ekle