Kıbrıs’ta çözüm müzakerelerinin sıkıntıyla devam edeceği Doğu Akdeniz’de önemli bir gelişmenin gündeme gelmesiyle netleşti. Adanın güney doğusunda olduğu artık kesinleşen büyük petrol şirketlerini ve bir o kadar da enerji sıkıntısı içerisindeki Avrup Birliği’ni (AB) iştahlandıran doğalgaz yataklarının Kıbrıs müzakerelerini ne şekilde etkileyeceği hâlen merak konusu. Bu durum AB’nin Güney Kıbrıs’ı üyeliğe almakla verdiği kararın ne kadar stratejik bir karar olduğunu ortaya çıkarıyor.

Kıbrıs’ın AB üyeliği Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası sistemdeki, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de bölgesel parametreler ve güç dengelerindeki değişimden ve giderek daha yarışmacı hâlen gelen bir kapitalist dünya ekonomisinde AB üyesi ülkelerin akut enerji ihtiyaçlarından bağlantısız anlaşılamaz. AB’nin Kıbrıs’ta sorun çözülmemesine rağmen aldığı kararın ‘taktik’ bir mesele olmadığı kolayca anlaşılabilir. Aksine, bölünmüş ve sorunlu bir adayı her şeye rağmen üye yaparak AB, Doğu Akdeniz’den Güney Doğu Avrupa’ya bir enerji koridoru oluşturmaya ilişkin uzun dönemli stratejik bir projeyi uygulamaya koymuş görünüyor. Güney Kıbrıs’ın üyeliği ve tüm Kıbrıs adasının bir AB toprağı olarak kabul edilmesiyle AB, Doğu Akdeniz’de artık sınırları olan etkin bir aktör olarak karşımıza çıkıyor.

İşte elinizdeki bu kitap Kıbrıs sorununun günümüz yaşamsal jeostratejik boyutlarını ortaya koyarken Türk dış politikasının bir yandan Kıbrıs sorunu diğer yandan ABD, AB, İngiltere, Rusya, İsrail gibi bölgede etkili güçlerin politikalarıyla nasıl bir etkileşim içerisinde olabileceğini göstermeyi hedeflemektedir.