Deniz canlıları ve deniz-insan ilişkisi günümüzün en popüler konularından birisini oluşturmakta. Giderek gelişen ve yaygınlaşan dalış turizmi, beraberinde binlerce kişinin dalışa başlamasını, dalış yapanların da yeni bölgeleri keşfetmesini sağlamakta. İnsanoğlunun denizin altını merakına koşut olarak günümüzde giderek artan ve görselliği öne çıkan kitaplar, dergiler ve web sitelerine her gün yenileri eklenmekte.
Yirmi yılı aşkın süredir su altında fotoğraf çeken Alp Can, bu dünyanın hayranlarından birisi. Çok sayıda ödülü olan ve geçtiğimiz süre içinde sergi, yarışma, kitap, dergi yazılarıyla bu konuda ürün vermeyi sürdüren Dr. Can, 2016 yılının Eylül ayında yepyeni bir anlayışla yeni kitabı olan AQUAgraphs’i yayınladı. Suya ışıkla yazmak anlamına gelebilecek “aquagrafi” terimini su altında çektiği fotoğrafları tanımlamak için ilk kez 2009 yılında web sitesinde (www.alpcan.com) kullanan Dr. Can, bu eserinde su altı dünyasına ilginç bir pencereden bakmayı başarıyor. On beş alt bölümden oluşan ve yer yer iki sayfaya yayılan büyük fotoğraflarla desteklenmiş olan kitapta “Bir Varmış…Bir Yokmuş”, “Önce Onlar Vardı”, “Sen ve Ben”, “Ortak Yaşam”, “Yüzen Yüzler”, Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimiz” ve “Denizin Mücevherleri” gibi özgün bölümler yer almakta. Yaklaşık 500 su altı ve üstü fotoğrafının yer aldığı, büyük formatta 480 sayfa olarak hazırlanmış “AQUAgraphs. Suya Işıkla Yazılanlar” adlı eserin baskı ve yayın masraflarının yüksek olduğu günümüzde Ankara Üniversitesi’nin desteğiyle piyasaya çıktığı düşünülürse benzerleri arasındaki değerinin daha iyi anlaşılacağına kuşku yok.
Bir canlıyı fotoğraflayana kadar onu gerçekten gördüğümü iddia edemeyeceğimi öğrendim.
I realized to admit that, unless I photograph an object I wouldn’t be able to fully appreciate it.
Su altında ilk kez gördüğünüz bir canlı türü veya davranış biçimi, size o an için ışık, kompozisyon, zaman, mekan gibi fotoğrafın tüm ögelerini unutturabilir.
First sight of an organism or an event under water can make you lose your conscious about all photographic elements such as light, composition, time and space.
En beğendiğim AQUAgraph’larım fotoğraf makinasıyla adeta suda resim yaptıklarım olmuştur daima.
My top AQUAgraphs I like have always been the ones I paint the water with my camera.
Su altında bir AQUAgraph elde etmek son derece kaotik bir ortamı basitleştirmek anlamına geliyor benim için.
To my view, capturing an AQUAgraph means the simplification the extremely chaotic nature of underwater environment.
Konu seçimi ve kompozisyon fotoğrafçının objeyi anlama biçimini ortaya koyar; çünkü ne anladığımız kim olduğumuzdur.
Choosing a subject and a composition often reflects the photographer’s awareness; as we are what we perceive.
AQUAgraph çekerken konuyla aranızdan su sızmamalı! Ne kadar yakından çekim, o kadar iyi AQUAgraph.
While taking an AQUAgraph, no water should get in between you and your subject! The more you close, the better the AQUAgraph is.
Makinamda biriken fotoğraflar, not defterimde biriken anılar gibidir.Yazmasam unuturum gibi “çekmezsem unuturum” kaygısıyla “su altı anıları” biriktiriyorum.
Aquagraphs cumulating in my camera are like memories in my travel notebook. I collect “underwater memories” because of my concern “I will forget, if I don’t photograph” just like “I will forget, if I don’t write”.
Bence su altı fotoğrafçılığında kural yoktur, sadece iyi fotoğraf vardır. Onu ilk anda sevdiyseniz o iyi fotoğraftır.
To my view, there is no rule in underwater photography, there is just a good photograph. If you are fascinated at first sight, then it is a good photograph.
Su altındaki bir canlının AQUAgraph’ini çekmek onun yaşamındaki bir anı ödünç almak gibi gelmiştir bana hep. Önce fotoğraftaki başarı payını kendimize çıkarırız, kısa süre sonra canlının güzelliği bizi sarıverir, tüm mükemmelliği ona teslim ederiz.
Taking an AQUAgraph of an underwater creature is like lending its life for a moment. First, we give all credits to ourselves; in short while the beauty of this organism embraces us, we grant full credit to her.
Estetiğin yanı sıra her su altı fotoğrafı aynı zamanda mekana ve zamana not düşülen bir belge niteliği taşır.
Besides aesthetical elements every underwater picture should be considered as a document in time and location.
Yaşadığımız gezegen yerküreden çok bir “suküre” aslında. Yaşam burada başlamış. Suküreyi fotoğraflamak insanoğlunun geçmişini ve biyolojik atalarını fotoğraflamak gibi.
The planet we live on is more like an “aquasphere” rather than a earthsphere. Life has begun here. Photographing the aquasphere is like documenting the past of human kind and the its biological ancestors.
Balıklar su altı yaşamının en çok fotoğraflanan canlılarıdır, kuşkusuz. Su altı fotoğrafçıları için en tuhaf görünümlü olanlar en ilgi çekici olanlardır.
Fishes are among the most-photographed creatures of the seas. The most bizarre ones are the most attractive ones for underwater photographers.
Su altında renkleri görmek ve göstermek için güneş ışığına gereksinim var. Su altı fotoğrafçıları bunu iki kavanoz dolusu güneş ışığını suyun altına indirerek yapar. Sanki canlıların yaşaması için gerekli olanın kat kat fazlasını saniyenin yüzde biri süresince onlara ödünç ederek.
Sunlight is required to see and show the colors underwater. Underwater photographers fulfill this requirement using two jars of sunlight. As if they lend the light to the creatures that they need to survive, however several fold increase within one hundredth of a second.
Bir doğa fotoğrafçısına yüklenen en anlamlı görevin gezegenimizdeki bozulmamış olan bölgelerin “dürüstçe” fotoğraflanması ve belgelenmesi olduğunu düşünüyorum.
The most meaningful task what a nature photographer that has to deal with should be to photograph and to document the most pristine places on earth with a most “honest” way.
Yorumlar
İlk Yorumu Ekle