Jack, Bard’a, “Bir berserk insan mıdır yoksa kurt mu?” diye sordu. “Çoğu zaman insandırlar,” diye karşılık verdi yaşlı adam, “ama bu bitkiden yaptıkları içkiyi içince çılgın köpekler gibi coşarlar. Kalkanlarını ısırarak delikler açarlar. Keskin kayaların üzerinde yalınayak koşup bunu hissetmezler bile. Ne ateş ne de çelik durduramaz onları.”

On iki yaşında bir köy çocuğu olan Jack’in gayet sıradan bir hayatı vardı; ta ki köyün büyücüsü Bard onu kendine çırak seçene kadar. Jack tam büyücülüğün temellerini öğrenirken, bu kez de köyü basan Vikingler onu ve küçük kız kardeşi Lucy’i kaçırıp köle yaptılar. Bu, Jack’in koca bir maceraya attığı ilk adımdı. Bu macerada neler mi vardı? Neler yoktu ki… Çılgın savaşçılar, koca savaş gemileri, görkemli saraylar; korkunç bir kraliçe, troller, berserkler, ejderhalar, konuşan kuşlar, dev örümcekler ve daha neler neler. Bu, tozpembe bir masal değil; bu kitabı okurken güzel anlara oludğu kadar yıkımlara, kayıplara ve dehşete de tanık olacaksınız. Garanti edebileceğimiz tek şey, kitabı okurken son derece heyecanlı bir maceranın içine girip oradan çıkmak istemeyeceğinizdir.