Üç Büyük Kahramanın Hayatı

“Vatanını sevmekle başlar her şey” diyen kahramanlar sayesinde ayaktadır Türkiye. Böyle diyen, böyle yaşayan ve “bu söz için” gerektiğinde gereğini yapanlarla.

Bir aile düşünelim; üç kardeş, üç asker, üç yiğit arslan parçası asker. En büyükleri Trablusgarp’tan Bağdat’a, Yemen’den Sarıkamış’a… o cephe senin bu cephe benim; çakalların, vampirlerin, ejderhaların üşüştüğü, üleştiği ve bölüştüğü bir vatanı ayakta tutmak için “her şeyini ortaya koyan”lardan biri, bir albay: Miralay Neşet Bey. Allahülekber Dağları’nda bir yandan ‘Rus Gavuru’ diğer yandan ondan da beter ‘soğuk’la savaşan ve şehit düşen on binlerce yalan evlâdımızdan birisi.

Ortancası deniz subayı bir yüzbaşı. İzmit’te o Silah Fabrikası komutanıyken “Anadolu’ya silah kaçırmak” suçlamasıyla, İngilizlerin İstiklal Harbi’ne katkısı olabilecek, aralarında eski bakan, şair, yazar, düşünce adamı, askerlerden oluşan 145 kişiyi, hem de Atatürk’ün Samsun’a çıktığı gecesi alıp Malta’ya sürdüklerinin arasında bulunan, hakaretlerle, işkencelerle, ölümle her gün burun buruna geçen üç sene esaret; Topkapılı Tahir Yüzbaşı.

Yedi düvelin, bin bir başlı ejderhanın üşüştüğü Çanakkale’de, bir gün, akşamla yatsı arası Karanlık Koy’a döşediği mayınlarla ertesi sabah başlayacak deniz savaşının kaderini lehimize dönmesini sağlayan deniz yüzbaşısı; bir başka gün yakın dostu Emin Ali Bey’le birlikte işgal altındaki İstanbul’da Topkapı Milli Teşkilâtını kuran, bunu fark eden İngilizlerin yakalayıp Pire’de esir tuttukları… Bir başka gün Gölcük Deniz Fabrikaları Komutanıyken Yavuz Gemisi’nin kıt imkânlarla, yurt dışına ödenmesi gereken rakamın belki de elli de birine tamir-bakımını gerçekleştiren, TBMM’nin, o gün için İstanbul Boğazı’nda orta hâlli bir yalı alınabilecek miktardaki 1.000 (bin) liralık ‘başarı’ ödülünü “ben sadece görevimi yaptım” diyerek kabul etmeyen, kanuni zorunluluk karşısında elini sürmeden “anasının ak sütü kadar helâl” mükafatı Kızılay’a bağışlayan, sonra da kiralık bir evde hayata gözlerini yıman bir kahraman… O Nusret Mayın Camisi Kahramanı Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’dir.

Birbirine benzer, birbirinden farklı, birbirinden büyük üç kahramanın, “vatanları için canlarından geçmiş” üç serdengeçtinin, üç “adam gibi adam”ın hikayesi bu kitap.

Onları tanıyacak, onların yaşadıklarını sevecek; beraber üzülecek beraber savaşarak beraber esir düşeceksiniz. Onuru, gururu, karşılıksız çıkarsız umarsız vatan sevgisini yaşayacaksınız bu kitapta, üç kahramanımızla birlikte.

Bu kitap ‘biz’den, ‘bizim’, ‘sizin’; iliklerine kadar “bu ülke”nin hikayesi; bu ülkenin ‘zor yılları’nın.

Mustafa Bilgin bize ‘kendi dedesi’nin ve ‘amcaları’nın hikayesini anlatmakla kalmıyor aslında; bize, size, ‘sizin dedenizin ve amcalarınızın’ hikayesini anlatıyor, babasından ‘dinledikleriyle; içten, samimi, olduğu gibi…

Yemen’de başlayıp İstanbul’da kiralık bir evde sona eren ‘Zor Yılların Hikayesi’ni bizlere anlatan Mustafa Bilgin’e, yayıncı İsmail Aydın’a, kapak ve iç düzenleme için Mücahit Kofoğlu’na, düzelti için Ayşenur Gülsüm’e, katkıları için Hasan Duruer’e binlerce teşekkür ediyorum; bu kitabın konusunu oluşturan o ‘birbirinden eşsiz üç büyük kahraman’a da Yüce Mevla’dan rahmetler diliyorum.

Fahri Tuna

3 Mart 2014

Adapazarı

-Osmanoğullarının Kayı Boyundan İstanbul’a Yerleşen Bir Aile… 11

-Miralay Neşet Bey’in Sarıkamış Dağları’nda Sona Eren Trajik Hayat Hikayesi 21

-Malta Sürgünü Topkapılı Tahir Yüzbaşı 33

-Nusret Mayın Gemisi Kahramanı Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey;  Nam-ı Diğer Deli İsmail Hakkı 51

-Ekler 75